10 Temmuz 2016 Pazar

ANOTHER MİSS OH






























Merhaba! İlk kez bir dizi yorumuyla karşınızdayım. Yukarıdaki resimde de gördüğünüz gibi OH HAE YOUNG adında iki kadın karakterimiz var. Her şey aslında bunların lise de aynı sınıfta olmasıyla başlıyor. Biri çok güzel, diğeri değil. Öğretmen odasına çağrıldığında, biri yaralandığında, aşk mektubu verileceğinde işler hep karışıyor. Bunun üzerine sınıftakiler bunları güzel Oh Hae Young ve Sadece Oh Hae Young olarak adlandırıyorlar. Sadece Oh Hae Young çok fazla olumsuzluklar yaşıyor. Sürekli dalga geçiliyor, küçümseniyor ve güzel olanla kıyaslanıyor. Sadece Oh Hae Young artık güzel olandan nefret ediyor. 



Bunların hepsi geri de kalıyor ve 30 yaşlarına geliyorlar. Sadece Oh Hae Young, çok yakışıklı, birinci sınıf bir insan olan Han Tae Jin ile evlenecek. Ama düğünden bir gün önce her şey mahvoluyor. Düğünü iptal oluyor. 

Sadece Oh Hae Young'un düğününden bir yıl önce de Güzel Oh Hae Young düğün de damadı terk ediyor.

                         Aşk intikam isterken gerçek aşkı bulacak.



Park Do Kyung. Bu karakteri Eric Mun canlandırıyor. Kendisi yakışıklı değil ama bir çekiciliği olduğunu düşünüyorum. Evet gözleri baya büyük :D Kendisine bu saç modeli baya yakışmış. Park Do Kyung gelecekten kesitler görüyor. Ama yalnızca bir kadını görüyor. Oh Hae Young. Tanışmadan önce onunla nasıl tanışacağını, aralarında neler olacağını her şeyi kesitler halinde görmeye başlıyor. Kalbinin kapılarını aşka kapatmış bir adam, mutsuz olduğunu bile farkında değil. Bu kadınla sarıldıklarını vs. gördüğünde kaçıyor. Ama aşk geliyorum diyor. 

Sona 3 bölüm kalana kadar, buna baya sinir oldum. Çünkü, intikam almak istersen başka birinin hayatını mahvediyor. 

Zaten her şeyin karman çorman olması bu intikam hareketiyle başlıyor. Aslında spoi vermek istemiyorummmmmmmmmmmm. 

Kendisi ses yönetmeni. Fimlerde ki bütün sesleri onlar yapıyorlar. Kapının açılma kapanma, kadının yürürken çıkan ayakkabısının sesi, hepsini. Böyle bir şey olduğunu bilmiyordum. Film çekildikten sonra montajla sesler ekleniyor. 

Han Tae Jin. En sevdiğim karakter oldu. Tabii ki hatası var ama bence o kadar büyütülmemeliydi.  Eric Mun'dan çok daha yakışıklı, çok çok yakışıklı olduğunu düşünüyorum.  Lee Jae Yoon. Adam tam anlamıyla bir karizma. Bir insana takım elbise bu kadar yakışabilir. Ahhh! Oh Hae Young aslında turnayı  gözünden vurmuştu.  Lakin işler hiç beklediği gibi gitmedi. 

Tüm dizi boyunca bu adama üzüldüm. Yani sonunda onun  içinde iyi bir şeyler yapılabilirdi. Öylece bıraktılar. Bakın nasıl ağlıyor. Kıyamammm.. Burada içim cızzzzzz etmişti. Senariste buradan saygılarımı yolluyorum. :( :( :(




Dizi de çok beğendiğim bir kaç sahne vardı.  Bunlardan bir tanesini sizinle paylaşamam çünkü, büyük bir ipucu(spoi) olur.  

İşte en çok beğendiğim sahne. Güllerin yağmur gibi yağışı. Adam haklı daha ne yapsın. Deli olmamak mümkün mü? Ah be ne çektin saf, masum çocuk. 





Ve.............. İste karşınız da muhtesem ses ekibimizzz :)





Acayip komiklerdi. Yukarıda ki yürüyüşü iki sahnede görüyoruz. Patrona destek yürüyüşü :) Ben sizler için birini kestim.



 Bir diğer sevdiğim sahne bu. Dizi de en çok birbirlerine sarılmalarını sevdim. Sanki içine atmak ister gibi sarılıyorlardı. Hiç bırakmayacakmış gibi. 


Ses ekibinin içinde Park Do kyung'nun kardeşi de vardı. O ve sevgilisi Allah'ım mıç,mıç,mıç,mıç..... Baygınlık geldi. Onlara çok ısınamadım. 
Yan tarafta da göründüğü gibi sürekli kucağa atlama sahnesi izliyoruz.



 Birlikte olmaları, saçma olan bir diğer çift. Zaten bir ilişki yaşıyorlar demek de yanlış, yaşamaya çalışıyorlar. Ama onca sene abla-kardeş gibi geçinirsen, sevgili olmazsın. Yani bu da olmamış. 
 Bunları izlerken çok sıkıldım. Maalesef. Keşke onları başka aşklar ile izleseydik. 



Son olarak, bir çok Kore dizinde mağdur kaldığımız o finallerden biriydi. Eksik, olay tam anlatılmadan hop son. 17 bölüm güzel giden, kendini izlettirmeyi başarın bir dizinin, çok daha iyi bir sonu olmasını beklerdim. Ama olmadı. Siz romantik komedi, biraz hüzünlü bir dizi arıyorsanız. Tavsiye ederim, İzleyin :)
















Dizinin en sevdiğim şarkısı:

Seo Hyun Jin & Yoo Seung Woo - What's Love






20 Haziran 2016 Pazartesi

THE 100 EVE DÖNÜŞ/ KASS MORGAN - Yorum -


Merhaba! Uzun süredir burada değilim. Çünkü, kitap okuyamıyordum. Elim kitaba gitmiyordu. Ama buna son verdim.

ARKA KAPAK

İnsanoğlu Eve Dönüyor

100 ekibi Dünya'ya inişlerinden haftalar sonra nihayet bir düzen kurmayı başarmıştır ama Kolonicileri taşıyan yeni iniş gemilerinin Dünya'ya gelmesiyle birlikte, hassas dengeler yavaş yavaş bozulmaya başlayacaktır.

Dünya'ya acil iniş yapan Koloniciler arasındaki GLASS yeni bir başlangıç umuduyla geldiği bu gezegende, hayallerindekinden çok farklı gerçeklerle karşı karşıya kalacaktır. Yaralı Koloniciler için canla başla çalışan CLARKE'ın aklında tek bir şey vardır: Dünya'da bir yerde yaşama ihtimali olan anne ve babasını bulmak. Wells, Yardımcı Şansölye ve muhafızlarının gelişiyle sarsılan otoritesini korumaya çalışırken Bellamy geride bıraktığını sandığı suçuyla yüzleşmekle kaçıp gitmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. 100 ekibi ya Dünya'da buldukları özgürlükleri için mücadele edecek ya da sahip oldukları her şeyi ve sevdikleri herkesi kaybedecektir.

Kitabın Adı: The 100 Eve Dönüş



Yazar: Kass Margon

Sayfa Sayısı: 328

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe


Yayınevi: GO!


 Puanım: 4/5

Goodreads Puanı: 3.69

YORUMUM:

The 100 - Eve Dönüş bitti.


Tam olarak ne söylemem gerektiğini bilmiyorum.  Serinin son kitabı bu yüzden olaylardan ve konusundan bahsetmeyeceğim. Bu serisiyi gerçekten çok seviyorum ve bunun nedeni, uzaydan geldikten sonra The 100 ekibinin ağaçlara, hayvanlara, çiçeklere kısaca doğaya olan sevgisi, hayranlığı bu seriyi çok sevme nedenim. Toprak kokusunu vs. Okurken hissediyorum sanki.  

Kitap heyecanlıydı, bir günde okunabilecek düzeydeydi. İnsanı heyecanına kaptırıyor.
Wells neden bu kadar acı çekti. Yazar Wells'e karşı acımasız davranmış.  Kitaplarda ana ve yardımcı karakterleri kaybetmeye baya üzülüyorum. Ama sonu hayatın gerçeğiyle aynıydı. Sevdiğimiz insanları kaybederiz ama yaşamaya devam ediyoruz. Bu acı ne kadar bizim nefesimizi kesse de hayat devam ediyor, onlara veda ediyoruz. Bir yanda da kötü, ölmeyi çoktan hak etmiş biri hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Kitabın sonu çok tatmin edici değildi. Hani böyle kısa bir ek kitap çıksa güzel olurdu ve dizisini izlemeyi düşünüyorum  ama baya  farklıymış kitaptan ama bakalım.

Benim gibi hâlâ son kitabı okumayan varsa hemen okusun,  neler oluyor neler :D


NOT: Seriyi üç kitap olarak biliyordum. Ama Aralık ayında dördüncü kitap geliyormuş. İsmi “ Rebellion” sanırım “ İsyan” olarak çevrilir. Tam herşey düzene girdi derken bu İsyan nerden çıkıyorrrr? Merakla bekliyorum. :D








    Şarkı: Radiocative Koda 

18 Nisan 2016 Pazartesi

EFSUNLU ADAMLAR/ MERVE AKINCI • Yorum •



ARKA KAPAK

Şahmelek Ve Senli'nin Yazarı Merve Akıncı'dan Serinin ilk kitabı Efsunlu adamlar kod adı 1.88
Yanımızdan geçip giden adamlar var… Bir de dönüp baktıklarımız, durup izlediklerimiz… Onlar Efsunlu Adamlar… Sırası geldikçe anlatılacaklar... Efsunlu Adamlar'ın ilki; Gökdeniz. Nam-ı diğer 1.88.

Gözlerinin mavisinden, tutkuyla bağlı olduğu Harley'inden ve görür görmez sizi rengârenk bir efsunun içine çekmesinden tanıyabilirsiniz O'nu. Tanırsınız! Güneş'i ise ona bakan güzel, yemyeşil, hüzünlü gözlerinden bilirsiniz… Diğer yarısını bulma ümidini çoktan kesmiş, yalnızca kendine güvenen eksik bir ruhtu o… Kendini rengârenk efsun kuşağının içinde bulana kadar… Güneş hazır değildi. Gafil avlanmıştı. Peki ya siz? Siz hazır mısınız? "Sakin… Çok sakin…"

Kitabın Adı: Efsunlu Adamlar

Yazar: Merve Akıncı

Sayfa Sayısı: 344

Baskı Yılı: 2015

Dili: Türkçe

Yayınevi: Müptela Yayınları

Puanım: 4/5

Goodreads Puanı: 4.30



YORUMUM:

Merhaba!

İlk önce söylemeliyim ki kitabın ilk elli sayfasında çok sinirlendim. Beni en çok sinirlendiren, Güneşin sürekli dokunsan ağlayacak modunda olması, iki kısa konuşmadan sonra aşık olup, kıskanmaya başlamak, yıllardır tanıyormuş gibi samimi olmak. Güneş'in Gökdeniz'i gördüğünde donup kalması, konuşamaması vs. Güneş'in Gökdeniz'i gördüğünde hissettikleri ve düşünceleri bir filmin ağır çekim versiyonu gibiydi ve uzun sürdü ama buna göre İlk elli sayfa da olaylar fazla hızlı geçti. Ama sonra, sonrası çok güzel! Kitap olması gerek tempoyu buldu. Olaylar ne uzadı, ne kısa kaldı her şey tam olması gereken kıvamındaydı. Kitap da Gökdeniz,hariç bütün karakterler hayatımızda karşılaştığımız insanlar. Gökdeniz gerçek hayatta ondan yok! Nasıl tatlı ya! Kitabın dili çok akıcı, ilk elli sayfa da öyle :) Sayfaları hızla çeviriyorsunuz. Gökdeniz şimdi ne yapacak?, Gökdeniz ne diyecek?, canım ya, çok tatlı ama, bende Gökdeniz istiyorum, ne çektin be Gök! Diyerek sayfaları çevirdim. Duygular çok içten hissediliyor. Özellikle okurken annemi çok özledim. Gözlerim doldu. Anneye olan sevgi çok güzel işlenmiş. Hayata dair doğru tespitler yapılmış. En acımasız duygunun insanın kendi kendisine acıması olduğu gösterilmiş.

Güneş acısı büyük olan bir kız. Ama bu acının yanında kendi kendine yaşattığı acılarda büyük. Ben gerçekten güçlü kadın karakterleri seviyorum. Güneş'e arkadaşları ne kadar güçlü olduğunu söylesede değildi. Kendine acıması beni kitap boyunca deli etti. Dünya da en çaresiz ve acı olan şey bir insanın kendisine acıması olduğunu düşünüyorum. Yanında olanların kıymetini bilmemek, sahip olduklarını görmemek, mutluluğa kendini kör etmek gibi. Ama Gökdeniz o gözleri nasıl açtı! Bir yandan Güneş'e kızarken bir yandan da kendimi onun yerine koyduğum da aynı tepkiyi verirdim. Güneşin annesi için duygularını anlatırken, gözlerim doldu. İçim acıdı. Ama sonunda mutluluğa gözlerini açtı.

Gökdeniz! Nasıl neşeli, hayat dolu, güzel bir insan. Güneş'in yaralarını sarması, sarılması çok güzel :) Ama arkadaşı bu adamı tanıyamamış. cık cık cık! Gök'ün esprileri kitap boyunca yüzümü güldürdü. Çok tatlı ya!

Ama en sevdiğim Bay Ayı oldu :)

NOT: Kitap da baskı hataları vardı bir paragraf tekrar yazılmıştı, kelimeler de hatalı yazım vardı, bunlar beni üzdü bu kadar :)  

11 Nisan 2016 Pazartesi

BAY MERCEDES/ STEPHEN KİNG •Yorum•




ARKA KAPAK

Bakalım bu oyunda kim av, kim avcı olacak?
BILL HODGES: emekli polis
BRADY HARTSFIELD: Bill Hodges'un asla çözemediği cinayetlerin faili. Şimdi bir kez daha büyük bir oyunda karşı karşıyalar.
Dünyanın en çok satan yazarı Stephen King'den zamana karşı yarışan yüksek gerilimli bir roman. 


Kitap Adı: Bay Mercedes

Yazar: Stephen King

Çeviri: Zeynep Heyzen Aztek

Sayfa Sayısı: 432

Baskı Yılı: 2014

Dili: Türkçe

Yayınevi: Altın Kitaplar

Puanım: 4/5


YORUM;

Bay Mercedes benim ilk okuduğum Stephen King kitabı ve çok geç kaldığımı düşünüyorum. Gerçekten çok hoşuma gitti. Farklı bir tarzı var. Olaylara bakış açısı farklı, bazı yerlerde acımasız olduğunu düşündüm biraz ama sonra gerçek dünya ile ne kadar benzediğini fark ettim. Olay Katil- Emekli Dedektif. Katil Dedektifi rahat bırakmaz ve olaylar böyle başlar. Kitap çok akıcıydı, daha ilk sayfalardan hikayenin içine giriyorsunuz. Son sayfalara doğru baya heyecan yaptım. Nefes nefese okudum. Sonu biraz belirsiz bitti ama devam kitabı var ve şuan o kitabı istiyorumm. King'in Katil profilini sevdim. Benim en çok ilgimi çeken vakalardan biraz ipucu ile çocukluğa dayanan diyorum. Hodges dedektifimiz, Janey'den sonra dedektifi daha çok sevdim ve önyargılarımızla insanlara nasıl haksızlık edip, hatalar (ölümcül hatalar) yapabileceğimizi gösteriyor. Sadece kitabın sonunu biraz basit buldum. Yani onca olay basit bir şekilde bitti. Ama güzel olduğu gerçeği hâlâ orada. Stephen King'in dış dünyanın baya acımasız olduğuna inandığı hissine kapıldım aslında öyle değil mi? Hem evet, hem hayır benim yanıtım. Sizce? Polisiye, psikolojik, heyecanlı bir kitap okumak istiyorum diyorsanız Bay Mercedes tam size göre! ( Olabilir - şu zevkler ve renkler meselesi-)